30 Nisan 2007 Pazartesi

Kıbrıs'ı görmek lazımm......

Ben geçen hafta Kıbrıs'taydım ve gerçekten sanırım sadece denize girmek değil, tarihi yerleri gezmek için sıcaklar basmadan gidilebilecek son zamanlarda gittim.

Başta Doğu Akdeniz Üniversitesi ile hareket kazanan Magosa olmak üzere Girne ve Lefkoşe'de birçok tarihi yer gezdik.Bunlar arasında Magosa'da LALA MUSTAFA PAŞA CAMİİ,OTHELLO KALESİ(ama maalesef biraz kendi haline terkedilmiş),SALAMİS HARABELERİ, Lefkoşe'de BÜYÜKHAN,SELİMİYE CAMİİ,Girne'de ise KYBELE görme fırsatı bulduğum ve beni en fazla etkileyen yerlerdi.

Girne hareketli hayatı,restoranları ile turistler ve biz türkler için ideal bir yer. Lefkoşe ise başkent olması ile bizim Ankara kıvamında sayılabilir. Ama Magosa'nın ayrı bir güzelliği var hele Karpaz (adanın o en ince burun kısmı) ve Karpaz yolundaki Golden Beach beni gerçekten tam anlmıyla büyüledi.Denizin bu kadar fazla mavi tonu barındırabileceğini ve koca bir kış geçsede kumsalın ve denizin hiç temizlenmeden doğal olarak yaza hazır olabileceğini burayı görmeden evvel hayal bile edemezdim.

Kıbrıs'a sakinliğini de İstanbul'dan giden bir kişi olarak hayran kaldım.
Trafik ve gürültü kirliliğinden,stresten 1 haftada olsa uzak olmak, denizin mavisi ve doğanın yeşili ile başbaşa olmak insanı tazeliyor diye düşünüyorum.Ama şu da bir gerçekki bu telaşenin,koşuşturmanın ardından Kıbrıs'ta çok uzun süre barınabileceğimi de düşünmüyorum.Zaten gençlerin büyük bölümü üniversite veya sonrasında çalışma hayatı için yurtdışına ya da Türkiye'ye gitmek zorunda kalıyorlar.Adada kalanlar için ise ya baba mesleğini sürdürenler ya da kendilerine bir iş kuranlar diyebiliriz.

Bu arada yeri gelmişken bana adada bulunduğum 1 hafta boyunca sabrederek ağırlayan ve gezdiren bu güzelliklerle buluşmamı sağlayan Zorlu ailesine de (özellikle Nil'e) bir teşekkürü borç bilirim.

Aslında yazılacak çok şey var ama bence ben ne kadar yazarsam yazayım herkesin bakış açısı,ilgisini çeken şeyler farklı olacağından yeterli olmayacaktır. Ben bu yüzden size "bir yeri kendi gözünüzle görmeden yeterince biliyorum demeyin" diyorum.Ve ilk fırsatta vizeye gerek olmadan sadece kimliğiniz ile gidebileceğiniz bu yakınımızdaki güzelliği ihmal etmemenizi tavsiye ediyorum.

Ama lütfen bir kez olsun tam bir Türk gibi Kıbrıs'ı sadece bir kumar cenneti olarak değil yakın tarihimizde de yeri olan ve bugün halen mücadelesini sürdürdüğümüz oradaki dostlarımızı daha yakından tanımak adına bir destek ziyareti olarak düşünelim.


Unutmayalım ki ; "Türk'ün Türk'ten başka dostu yoktur"

13 Nisan 2007 Cuma

26. Film Festivali'nin ardından....

Sevgili dostlar,

Festivalde genelde türk filmlerine ağırlık verdim çünkü vizyona girdiği zaman izleyemediğim filmler olmuştu.

"Beynelminel","Polis","Eve Dönüş" bunlardan bazıları.Bu filmleri izledikten sonra gerçekten Türk Sinemasındaki gelişmeyi görüpte gururlanmamak mümkün değil.

Bazı konuları artık daha bir cesaretle beyaz perdeye yansıtabiliyoruz ve gişe kaygısı olmadan yönetmenler kendi istedikleri şekilde filmlerini çekebiliyorlar.
Bu yargıya varmamın sebebi izlediğim filmlerin sonunda filmlerin yönetmenlerinin izleyicilerin sorularını içtenlikle yanıtlamış olmaları ile sinema anlayışlarından açıkça bahsetmeleri.

Bu arada bu filmlerden en fazla "Beynelmilel"i begendiğimi söyleyebilirim aslında derin bir konuyu biraz yüzysel olarak anlatmış olsalarda hem eglenceli hem de sonunda bizi hüzünlendiren içi dolu bir film.

Yerli yarışmadaki birkaç film dışında çoğunu izlemiş biri olarak benim birincim Beynelminel dir.

Yabancı film olarak gittiğim filmlere gelince "Asla Elveda Deme" eglenceli bir Hint filmiydi fakat sonu uzadıkça (film 3 saatti) Türk filmi formatına kaydı ve bitti.

Bir diğer film "Eddie" ise bir acıklı otobiyogrofik filmdi.

İzlediğim son yabancı film "What a Wonderful World" Fas'ta geçen ilginç bir filmdi. Filmin konusu için başta birbirinden farklı olarak ayrı ayrı tanıdığımız kişilerin aşk hayatının kesişmesi.Kesiştiğinde ise acıklı bir son ise bizi bekliyor.

Bir festival daha sona ermek üzere bu tür organizasyonlar Beyoğlu'nu daha hoş bir hale mi getiriyor yoksa ben ilk defa bu sene bu kadar festivali içinde yaşadığım için mi bana öyle geliyor bilmiyorum.

Ama emin olduğum birşey var ki bir bu sene 26. sı düzenlenen Film Festivali'ni her geçen yıl İstanbul halkı daha fazla sahipleniyor ve yabancı izleyicilerin özellikle yerli filmlerimize ilgisini görünce festivalimizin uluslararası bir boyuta geçmeye başladığını görüyorum.

Unutmayalım ki Ulu Önder Atatürk'ün dediği gibi "Sanatsız kalan bir milletin hayat damarlarından biri kopmuş demektir"

Bundan sonra Tiyatro,Müzik festivallerinde buluşmak dileğiyle...

3 Nisan 2007 Salı

İstanbul Fim Festivali biletlerinizi hala almadınız mı??

Biraz geç oldu ama biletlerimi almakta gecikince sanırım size hatırlatmada geç kaldım.
31 Mart'ta başlayan film festivali 15 Nisan Pazar gününe kadar devam edecek.Türk ve dünya sinemasından değişik ve sevilen yapımlar,belgeseller yer alıyor yine festivalde.

Bende kaçırmış olduğum Türk filmlerine bilet aldım. Bu arada gündüz seansı demişken biliyorum çoğu kişi çalışıyor ama 11-13.30 ve 16.00 seansları 2,5 YTL bunuda hatırlatmadan geçemeyeceğim yani...

Rexx dışında bütün filmler Beyoğlu'nda epeydir Taksime çıkamayanlar içinde bir taşla 2 kuş avlama fırsatı anlayacağınız.

Hadi daha geç olmadan kalan filmler için şimdiden biletinizi alın..

Bende izlediğim filmler ile ilgili yorumlarımı burada sizlerle paylaşacağımmm..

Fstivale katılacak tüm dostlara şimdiden İYİ SEYİRLERR....

DETAYLI BİLGİ:
www.iksv.org.tr